II. Şövalyelik
III. Şövalyelik Kanunu
IV. Şövalyeler ve Leydiler
V. Edebiyat ve Sanatta Şövalyelik
VI. Çağdaş Kültürde Şövalyelik
VII. Şövalyelik ve Cinsiyet
VIII. Şövalyelik ve Irk
IX. Şövalyelik ve Din
Tipik Problemler
Antet | Hususiyet |
---|---|
Şövalyelik | Şövalyeler için huy kuralları |
Ortaçağ sanatı | Şövalyelerin ve hanımların tasvirleri |
Kahramanlık hikayesi | Şövalyelerin maceralarının hikayeleri |
Şövalyelik | Şövalyelik rütbesi |
Romantizm | Şövalyeler ve kadınlar arasındaki aşk hikayeleri |
II. Şövalyelik
Şövalyelik, 11. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar Avrupa’da atlı savaşçıların toplumsal sınıfı olan şövalyelikle ilişkilendirilen bir huy kurallarıdır. Şövalyelik kavramı, “binicilik” anlamına gelen Fransızca chevalerie kelimesinden türemiştir.
Şövalyeliğin kökenleri karmaşa ve tartışmalıdır. Birtakım akademisyenler, bunun Germen savaşçı özsevi kodundan geliştiğine inanırken, ötekiler bunun Hristiyan şövalyelik ideallerinden etkilendiğine inanmaktadır.
Şövalyelik, şövalyelerin zayıfların koruyucuları ve Hristiyanlığın savunucuları olarak görüldüğü 12. ve 13. yüzyıllarda zirveye ulaştı. Sadece 14. yüzyılda, barutlu silahlar atlı şövalyeleri muharebede daha azca müessir hale getirdiğinden şövalyelik düşüşe geçti.
Şövalyelik, gerilemesine karşın yüzyıllar süresince Avrupa kültürünü ve edebiyatını etkilemeye devam etti. Hakkaniyet ve özsevi için savaşan soylu şövalyenin şövalyelik ideali, ortaçağ romanslarında ve öteki sanat eserlerinde popüler bir temaydı.
Şövalyelik, Avrupa hukuku ve yönetiminin gelişiminde de mühim bir etkiye sahipti. “Hukukun üstünlüğü” terimi İlk olarak, adil ve haysiyetli şövalyenin şövalyelik idealinden yararlanan ortaçağ hukukçuları tarafınca dile getirildi.
Şövalyeliğin mirası karmaşa ve fazlaca yönlüdür. Şövalyelik bir taraftan Avrupa tarihinde hakkaniyet, özsevi ve cesaret benzer biçimde idealleri teşvik eden pozitif bir güç olarak görülebilir. Öte taraftan şövalyelik bununla birlikte sertliği ve baskıyı meşrulaştıran ataerkil ve militarist bir ideoloji olarak da görülebilir.
Şövalyeliğin mirasına dair tartışmalar günümüze kadar devam etmektedir. Sadece şövalyeliğin Avrupa zamanı ve kültüründe mühim bir güç olduğu ve tesirinin çağıl dünyada hala görülebildiği hikayesinde kuşku yoktur.
III. Şövalyelik Kanunu
Şövalyelik Yasası, ortaçağ Avrupa’sındaki şövalyelerin davranışlarını yöneten bir takım kaide ve idealdi. Cesaret, özsevi, sadakat ve dindarlık benzer biçimde erdemleri altını çizdi. Şövalyelerin sıska ve savunmasızları koruması, adaleti sağlaması ve hak için savaşması bekleniyordu. Şövalyelik Yasası, ortaçağ kültürü ve topluluğu üstünde mühim bir etkiye sahipti. Bir intizam ve şövalyelik duygusu yaratmaya destek oldu ve cesaret, özsevi ve sadakat ideallerini teşvik etti.
IV. Şövalyeler ve Leydiler
Şövalyeler ve kadınlar şövalyelik kültürünün merkezi figürleriydi. Cesaret, özsevi, sadakat ve nezaket benzer biçimde şövalyelik ideallerini desteklemeleri bekleniyordu. Şövalyelerin ek olarak muharebede kabiliyetli olmaları ve sıska ve savunmasızları korumaları bekleniyordu. Hanımların erdemli ve iffetli olmaları ve şövalyelerine etik rehberlik sağlamaları bekleniyordu.
Şövalyeler ve kadınlar arasındaki ilişki şövalye edebiyatı ve sanatında çoğunlukla tasvir edilmiştir. Bu eserler çoğu zaman şövalyeleri kadınlarına adanmış, kadınları da şövalyelerine esin veren ve onları destekleyen kişiler olarak tasvir etmiştir. Şövalyeler ve kadınlar arasındaki ilişki ülkü sosyal ilişkilerin bir modeli olarak görülmüştür.
Gerçekte, şövalyeler ve kadınlar arasındaki ilişki çoğu zaman daha karmaşıktı. Şövalyeler kadınlarına sadakatsiz olabilirdi ve kadınlar da manipülatif ve kontrolcü olabilirdi. Sadece, şövalyelik ideali ortaçağ camiasında mühim bir rol oynamaya devam etti. Şövalyelerin ve hanımların desteklemesi beklenen bir takım kıymet sağlamış oldu ve soylular içinde bir birlik ve gaye duygusu yaratmaya destek oldu.
Edebiyat ve Sanatta Şövalyelik
Şövalyelik, Orta Yüzyıl’da şövalyeler tarafınca geliştirilen bir huy kurallarıydı. Cesaretin, onurun ve sadakatin önemini altını çizdi. Şövalyelik, ideallerinin Avrupa’ya yayılmasına destek olan edebiyat ve sanatta çoğunlukla tasvir edildi.
En meşhur şövalye romanlarından bazıları şunlardır: Sir Gawain ve Yeşil Şövalye, Roland’ın ŞarkısıVe Gülün RomantizmiBu hikayeler şövalyelerin maceralarını ve şan arayışlarını anlatıyordu. Ek olarak cesaret, özsevi ve sadakat benzer biçimde şövalyeliğin erdemlerini de kutluyorlardı.
Şövalyelik sanatta da tasvir edilmiştir. Birçok fotoğraf, heykel ve duvar halısı şövalyeleri muharebede yahut görevlerinde tasvir etmiştir. Bu sanat eserleri şövalyeliğin ve ideallerinin görsel bir temsilinin yaratılmasına destek olmuştur.
Şövalyelik, ortaçağ kültürünün mühim bir parçasıydı. Şövalyelerin huy biçimlerini ve edebiyat ve sanatta tasvir edilme biçimlerini etkiledi. Şövalyelik ek olarak Avrupa’nın değişik bölgelerindeki şövalyeler içinde bir birlik ve hüviyet duygusu yaratmaya destek oldu.
VI. Çağdaş Kültürde Şövalyelik
Şövalyelik, şövalyelik kuralları artık yaygın olarak uygulanmasa da çağıl kültürde varlığını sürdürmektedir. Popüler kültürde, şövalyelik çoğu zaman şövalyeler, sıkıntıdaki genç kızlar ve duygusal maceralarla ilişkilendirilir. Sadece, şövalyelik ordu, iş yeri ve hatta spor benzer biçimde daha modern ortamlarda da görülebilir.
Askerlikte, şövalyelik çoğunlukla “adil oyun” terimi ve masumların korunmasıyla ilişkilendirilir. Sözgelişi, cenk zamanında askerlerin düşmanlarına saygılı davranmaları ve sivillere zarar vermekten kaçınmaları beklenir. Bu şövalyelik fikri, çatışmanın ortasında bile bir özsevi ve nezaket duygusunu sürdürmenin mühim olduğu inancına dayanır.
İşyerinde centilmenlik, adamların ve hanımefendilerin birbirlerine huy biçiminde görülebilir. Sözgelişi, adamların çoğu zaman hanımefendilere kapıları aleni tutmaları ve toplu nakliyat araçlarında onlara yer vermeleri beklenir. Bu tür davranışlar hürmet ve nezaket göstergesi olarak görülür.
Sporlarda, şövalyelik çoğu zaman sportmenlik kavramıyla ilişkilendirilir. Sözgelişi, sporcuların adil oynaması ve rakiplerine hürmet duyması beklenir. Bu şövalyelik fikri, rekabetin hararetinde bile adil oyun duygusunu sürdürmenin mühim olduğuna olan inanca dayanır.
Şövalyelik, Batı kültüründe derin bir tesir bırakmış karmaşa ve fazlaca yönlü bir kavramdır. Şövalyelik kuralları artık yaygın olarak uygulanmasa da, ilkeleri özsevi, nezaket ve hürmet anlayışımızı şekillendirmeye devam etmektedir.
Şövalyelik ve Cinsiyet
Şövalyelik geleneksel olarak erkeklikle ilişkilendirilmiştir ve şövalyenin yürekli, kuvvetli ve haysiyetli bir savaşçı olduğu şövalyelik ideali adam davranışının bir modeli olarak görülmüştür. Sadece, şövalyelik kültürüne hem şövalyeler bununla birlikte şövalyeliğin koruyucuları olarak katılan hanımefendilerin da uzun bir geçmişi vardır.
Orta Yüzyıl’da, kocalarının yahut babalarının yanında yahut kendi başlarına şövalye olarak savaşan birçok hanımefendi vardı. En meşhur hanımefendi şövalyelerden bazıları, 1429’da Orleans Muharebesi’nde Fransız ordusunu İngilizlere karşı zafere taşıyan Joan of Arc ve Gül Savaşları esnasında İngiltere Kralı VI. Henry ile beraber savaşan Anjou’lu Margaret’tir.
Şövalye olarak savaşmanın yanı sıra, hanımefendiler şövalyelik kültürünü desteklemede de mühim bir rol oynadılar. Çoğu zaman Garter Tarikatı benzer biçimde şövalyelik tarikatlarının patronlarıydılar ve şövalyeliğin erdemlerini kutlayan şövalyelik romanları sipariş ettiler.
Şövalyenin yürekli, kuvvetli ve haysiyetli bir savaşçı olduğu şövalyelik ideali Batı kültürünü etkilemeye devam etti ve muhtelif çağıl sanat, edebiyat ve film eserlerinde görülebilir. Sadece şövalyelikte hanımefendilerin görevi daha karmaşa ve muhtelif olmuştur ve hanımefendilerin bu geleneğe icra ettiği katkıları tanımak önemlidir.
Şövalyelik ve Irk
Şövalyelik tarihsel olarak beyaz Avrupalı şövalyelerle ilişkilendirilmiştir ve netice olarak ırkçı olduğundan eleştirilmiştir. Sadece, şövalyeliğin daima beyaz şövalyelere has olmadığına ve hakkaniyet ve özsevi için savaşan renkli şövalyelerin de olduğuna dair kanıtlar vardır.
Renkli şövalyelere bir misal, 14. yüzyılda Floransa Cumhuriyeti için savaşan İngiliz paralı asker Sir John Hawkwood’dur. Hawkwood kabiliyetli bir savaşçı ve saygı duyulan bir liderdi ve nihayetinde kendisine “Floransa Ordusu Kaptan Generali” unvanı verildi.
Renkli şövalyelere bir öteki misal ise 11. yüzyılda Mağribilere karşı savaşan Kastilyalı bir şövalye olan El Cid’dir. El Cid, cesareti ve kralına olan sadakatiyle tanınan efsanevi bir savaşçıydı.
Bunlar Orta Yüzyıl’da hakkaniyet ve özsevi için savaşan birçok renkli şövalyenin bir tek iki örneğidir. Şövalyelik daima beyaz şövalyelere has değildi ve renkli şövalyelerin şövalyeliğin gelişiminde mühim bir rol oynadığına dair kanıtlar vardır.
IX. Şövalyelik ve Din
Şövalyeliğin dinle uzun ve karmaşa bir ilişkisi vardır. Bir taraftan, şövalyelik çoğunlukla bir Hristiyan ideali olarak görülüyordu ve şövalyeler şövalyeliğin değerlerini Allah’ya hizmet etmenin bir yolu olarak savunuyordu. Öte taraftan, şövalyelik bununla birlikte Kilise ile bir çatışma deposu olarak da görülebilirdi şundan dolayı şövalyeler çoğunlukla şiddete ve muharebeye karışıyordu.
Erken Orta Yüzyıl’da şövalyelik Kilise ile yakından ilişkiliydi. Şövalyelerin çoğunlukla vaftiz olmaları ve komünyon almaları gerekiyordu ve onlardan cesaret, özsevi ve dindarlık benzer biçimde Hristiyan erdemlerini desteklemeleri bekleniyordu. Şövalyelik ek olarak Kilise’yi ve mülkünü koruma yolu olarak görülüyordu.
Sadece, Orta Yüzyıl’ın sonlarına doğru, şövalyelik ile Kilise arasındaki ilişki daha karmaşa hale geldi. Şövalyeler muharebeye giderek daha çok dahil fazlaca, kendilerini Kilise’nin sulh ve şiddetsizlik mevzusundaki öğretileriyle sık sık çelişirken buldular. Ek olarak, Kilise şövalyeliğin aşırılıklarını, şövalyelerin çoğunlukla katılmış olduğu heybetli turnuvalar ve şölenler benzer biçimde, eleştirmeye başladı.
Bu gerginliklere karşın, şövalyelik ve din Orta Yüzyıl süresince sıkı sıkıya iç içe olmaya devam etti. Şövalyeler Kilise’nin savunucuları olarak görülmeye devam etti ve Kilise şövalyelik kurallarında mühim bir rol oynamaya devam etti.
Çağdaş çağda, şövalyelik ve din arasındaki ilişki evrimleşmeye devam etti. Birtakım insanoğlu şövalyeliği hala bir Hristiyan ideali olarak görürken, ötekiler onu dine bağlı olmayan laik bir huy kuralları olarak görüyor. Yeniden de, cesaret, özsevi ve başkalarına hizmet benzer biçimde şövalyelik değerleri hem Hristiyan bununla birlikte laik kültürlerde kuvvetli bir yankı bulmaya devam ediyor.
S: Şövalyelik nelerdir?
A: Şövalyelik, onur, cesaret ve sadakati vurgulayan bir huy kurallarıdır. Orta Yüzyıl’da ortaya çıkmıştır ve şövalyelikle ilişkilendirilmiştir.
S: Şövalye edebiyatına dair birtakım örnekler nedir?
A: Şövalye edebiyatının birtakım meşhur örnekleri şunlardır: Roland’ın Şarkısı, Sir Gawain ve Yeşil ŞövalyeVe Canterbury Hikâyeleri.
S: Şövalyeliğin çağıl kültürdeki görevi nelerdir?
A: Şövalyelik, çoğunlukla değişik şekillerde yorumlansa da çağıl kültürde bir rol oynamaya devam ediyor. Birtakım insanoğlu bunu modası geçmiş bir huy kuralları olarak görürken, ötekiler bunu bugün hala geçerli olan bir değerler dizisi olarak görüyor.
0 Yorum